Profile Photo

Ömer Hekim

Seni hiç unutmayacağız...
Sen yaşı küçük ama gönlü ve aklı çok büyük bir çocuktun, yaptığın yardım ve bağışlarla evsizlere ev, aşsızlara ise aş oldun. Hüzünlü gözlerden süzülen yaşları sıcacık yüreğinle kuruttun Ömer'cik, seni hiç unutmayacağız.

Yere göğe sığmayan sevgimiz ile özlem ve saygıyla anıyoruz...
Sosyal Ağlar

Hayırsever Öner Hekim portresi ve Giresun’un sessizliği- 1

Hayatını ülkesine, memleketine adamış bir gönül insanı.

Geçtiğimiz gün oğlum Ali Emre bir vesile ile tanışıp zihinlerimizden silinmeyen Öner Hekim’i ziyaret edince geçmiş film şeridi gibi hafızamda döndü hızlıca.

Karadeniz’in hırçın dalgaları kıyıya vurduğunda, bazen bir çakıl taşını sahilden alır, gözünüzün içine sokar: “Beni gör, ben buradayım.”
Bazen de öyle insanlar vardır ki, yıllarca aynı kıyıda, aynı kasabada yaşarsınız ama varlıklarının kıymetini bilmezsiniz. Ta ki bir gün, sessizce geri çekildiklerinde geride bıraktıkları boşluğu fark edene kadar…

Giresun’da, Piraziz’in Şeyhli Köyü’nde doğmuş bir adam var: Dr. Öner Hekim.

Onu kimisi Hekim Holding’in kurucusu olarak bilir, kimisi ise Hekim Süt ile bölge çiftçisinin yüzünü güldüren girişimci olarak… Ama bence asıl tanımı şudur: “Hayatını ülkesine, memleketine adamış bir gönül insanı.”

İki kaynak makinasıyla başlayan bir yolculuk düşünün… Küçücük bir atölyede başlayan, azmin, disiplinin ve memlekete borcunu ödeme isteğinin yoğrulduğu bir serüven…

Yıllar içinde bu yolculuk, bugün 150 ülkeye ihracat yapan, yüzlerce insana ekmek kapısı olan dev bir holding haline geldi. Ama hikâyenin özü, kazandığını sadece cebine koymayan, kazandığını memleketine geri döndüren bir zihniyette saklı.

Her insanın hayatında öyle kırılma anları vardır ki ya sizi hayata küstürür ya da daha sıkı sarılmanızı sağlar. Öner Hekim için bu an, sevgili oğlu Ömer’in genç yaşta rahmete kavuştuğu gündü.

Bir baba için tarifi imkânsız bu acı, çoğu kişiyi hayattan koparırdı. Ama o, acısını yüreğine gömüp, “Memlekete hizmetten vazgeçmek oğluma ihanet olur” dedi. Sessizce, kimselere duyurmadan hayır işlerini sürdürdü. O günlerde bile Giresun’un dört bir yanında sağlık ocakları, çeşmeler, spor sahaları, okullar hayata geçiyordu.

Kendisiyle yıllar önce, bu toprakların bir başka değerli ismi rahmetli İsmet Küçükbayrak vasıtasıyla tanıştım. O günden sonra ilişkimiz ağabey-kardeş düzeyinde sürdü. Onu her gördüğümde, gözlerindeki o pırıl pırıl ışığı fark ettim. Öner Hekim’in bir cümlesi hiç aklımdan çıkmaz:

“Memleketini sevmek, lafla değil, taş üstüne taş koymakla olur.”
Ve o taşları tek tek koydu.

Vefasızlık kader olmamalı!
Ama burada acı bir gerçekle yüzleşiyoruz. Giresun’un tarihinde, kıymetli insanların yaptığı eserlerin zamanla unutulduğunu, hatta yok edildiğini çok gördük. Siyasi çekişmeler, kişisel hesaplar ya da basit ihmaller yüzünden değerli hizmetler heba edildi. Ne yazık ki Öner Hekim’in de başına gelen budur.
O, Giresun için sağlık ocakları yaptı, spor sahaları kurdu, çeşmeler inşa ettirdi, okullar açtı. Ama bugün bazıları atıl durumda, bazıları yıkılmış, bazıları ise sanki hiç yapılmamış gibi unutulmuş halde.

Bu durum bana hep şu soruyu sorduruyor:
Biz, bize yapılan iyiliklere neden sahip çıkmıyoruz?
Bir hayır eseri, devletin ya da belediyenin mülkiyetine geçtikten sonra “nasıl olsa bizim” diyerek ilgisiz bırakmak, hem kul hakkı hem de Allah katında büyük bir vebaldir.

Öner Hekim’in hikâyesi, sadece bir başarı hikâyesi değil; aynı zamanda bu toplumun vefasızlıkla imtihanının hikâyesidir. Onun yaşadıkları, bize “İyiliğe sahip çıkmak da iyiliğin bir parçasıdır” gerçeğini hatırlatıyor.

Ama Öner Hekim’in gönlü hâlâ memleketiyle atıyor.

Onu kırdılar mı?

Evet.

Engellediler mi?

Defalarca.

Ama o, “Ben bu toprakların çocuğuyum” diyerek yoluna devam ediyor. İşte bu yüzden onun adı sadece Piraziz’in değil, Giresun’un taşına toprağına kazınmış durumda.